Hiçbir anne baba çocuğunu ilaca başlatma kararını kolay vermez, özellikle de içerdikleri uyarıcılar yüzünden. Bunu, çocuğumuzun rahatsızlığını “kolayca düzeltmek” için tercih etmiyoruz. Sanki insanın her ay eczaneye gitmesi, kucak dolusu para saçması ve her gün çocuğuna ilaç içirmesi kolaymış gibi. Doktorlarla ve öğretmenlerle konuştuk, ilaçlar için testler yaptırdık, milyonlarca form doldurduk, geceleri doğru mu karar verdik diye düşünmekten gözümüze uyku girmedi.
4. Doğal süreçler “normal” çocuklardaki gibi olmaz.
Otizm spektrumundaki bir çocuk acıktıysa yemek yemez. Kaygı bozukluğu yaşayan bir çocuk ödevini unuttuğu zaman hatasından ders almaz. Bunnun yerine bütün kaygıları ve güvensizlikleri ortaya çıkar ve böyle bir hata yaptığı için kendini yerden yere vurur.
Sanki çocuklarımızın üstüne titriyormuşuz gibi görünebiliriz. Onlara çok yüz veren helikopter ebeveynler gibi durabiliriz. Ama durum bu kadar basit değil. Çocuklarımızın serbest oyun oynamasına ve karşılaşacakları zorlukları kendi başlarına halletmesine izin veremeyiz çünkü çocuklarımız “normal” çocuklar gibi tepki vermez ve öğrenmez.
5. En önemlisi, otoriter yaklaşım bu çocuklarda işe yaramaz.
Bu şartlar altında ebeveynlerin kaygıları artabilir, tamamen çökebilirler ya da sinirleri iflas edebilir. Sınırlar ve kısıtlamalar son derece önemlidir ama çocuklarımızın onları bir şeylerden mahrum bıraktığımız için davranışlarını değiştirmesini beklemek durumu tamamen yanlış anlamak anlamına gelir.
6. Sizin tanık olduğunuz o anların gerisinde uzun rehberlik ve eğitim saatleri bulunuyor.
Çocuklarımızın beyinlerinin durumlarını kavrayabilmesi ve dünyaya uyum sağlayabilmesi için çok emek harcanıyor. Örneğin kızımızın kaygıyla başa çıkmayı öğrenmesi ve içine kapanmaması için saatlerce bilişsel davranış terapisi görmesi gerekti. Saatler boyunca onunla kaygı atakları ve depresif dönemler hakkında konuşuldu.
7. Bir etkinliğe geç kaldıysak ya da gelemediysek, organize olamadığımız ya da size saygı duymadığımız için değildir.
Muhtemelen bir çığlık atma krizi ya da kaygı nöbeti yaşanmıştır ve çocuğumuzu odasından çıkaramamışızdır, duş aldıramamışızdır ya da ayakkabısını giydirememişizdir. Panik atak geçiren çocuğumu sakinleştirmem yarım saat sürdüğü için gecikmişimdir ve ben de ancak arabada kendi başıma kalıp beş dakika ağladıktan sonra kendime gelebilmişimdir. Tüm bunlar çok ZOR olduğu için he etkinliğe katılamıyoruz, zaten çok yorgunuz. Yoksa sizi dikkate almıyor değiliz.
8. Bu hep devam edecek.
Çocuklarımızı bir iki saatliğine bir bakıcıya bırakamayız, bir kampa gönderemeyiz, grup sporlarına yazdıramayız, normal bir ergen gibi özgür olmalarına izin veremeyiz. Bunlar sonu gelmez sorunlar ve biz her an yeniden ortaya çıkmalarını bekliyor olacağız.
9. Kendimizi yalnız hissediyoruz.
Diğer anne babalarla çocuğumuzu ya da başardığı şeyleri konuşmamız çok zor. Sizin çocuğunuz iftihar listesine mi geçti? Harika. Benimki kendini öldürmedi. Yaşasın! Pek yemek sohbeti sayılmaz, öyle değil mi?
10. Çocuklarımız genellikle dışlanıyor ve arkadaş edinmekte zorlanıyor.
Ve bu bizi çok üzüyor. Her seferinde.
Lütfen zihninizde, anne babaların bugünlerde çocuklarını iyi yetiştiremediğini söyleyen o yargılayıcı sesler yükselirken (benim de zihnimde var o sesler) lütfen bir durun. Bırakın daha nazik bir ses size başka insanların hayatlarında neler yaşandığını bilemeyeceğinizi ve bizim elimizden geleni yaptığımızı hatırlatsın. Yükümüz zaten çok ağır, yükümüzün hafifletilmesine ihtiyacımız var, yargıların yükümüze yük katmasına değil…