Sınıfta cep telefonu kullanmaktan söz ederken, sınıfta "sadece" cep telefonu kullanmaktan söz etmiyoruz.
Mobil öğrenim düşüncesi; sosyal medya, dijital vatandaşlık, beceri geliştirmeyle içerik bilgisini karşılaştırma, internet güvenliği ve filtreleme yasaları, öğretim yöntemleri, kendi cihazını getir politikaları, okul bütçeleri gibi, teknolojinin ilgili olduğu her konuya değinir.
Özünde, mobil öğrenimle ilişkili konular, sınıfta her gün yaşananların temellerine dayanır. Cep telefonları ve mobil cihazlar başarılı, ilham veren sınıflarda öğrenci ve öğretmenlere yardımcı olur. Öğrenciler kendi aralarında ve öğretmenle iletişim kurar, işbirliği yaparlar. Düşüncelerini formüle etmek veya desteklemek için, buldukları gerçeklere ve bilgilere başvururlar. Öğrendiklerini pekiştirmek, bağlantılı olarak, düşüncelerini sunmak için projeler oluştururlar.
İdeal sınıf ortamında mobil cihazların beyaz tahta ve tahta kalemleri, kâğıt ve kalem gibi arka planda kalıp görünmemeleri kullanılmadıkları için değil, sadece amaca ulaştıran bir araç oldukları içindir. Öğrencinin kavramı ne kadar anladığını tartmak, ileride kullanılacak ve üzerinde çalışılacak fikirleri ve notları elde etmek, düşünceleri hesaplamak, iletmek ve ifade etmek gibi birçok farklı "amaç" söz konusudur.
İşe yaradı!
Ramsey Musallam'ın San Francisco'da bulunan Sacred Heart Cathedral Preparatory okulunda verdiği Kimya dersinde cep telefonu, onun öğrencileriyle iletişim kurma yönteminin doğal bir uzantısı.
Musallam, çocuklar okula gelince onlara Remind101 üzerinden, o günün dersiyle ilgili zor bir soru içeren bir mesaj gönderiyor: "İkinci derece reaksiyonda K'daki birimleri ilk söyleyen çikolatayı alır!" Öğrencileri, bunu düzenli olarak yaptığını biliyor, bu nedenle de gün boyunca sınıf içinde ve dışında ondan soru bekliyorlar.
"Bu kesinlikle biraz kurnazca" diyor, aldatıcı görünebileceğini kabul ederek. "Fakat daha önemlisi, bence bu, 'Seninle iletişim kurabileceğim bir şey taşıyorsun' anlamına geliyor. Bazen çok sıkıcı olabilen günlerde motivasyonu korumanın eğlenceli bir yolu... Test ortamı dışında ne öğrendiğimiz konusunda düşünme fırsatı..."
Sınıf yerleşip ders ilerlemeye başladığında, öğrenciler heyecanlandığında veya birlikte çalışırken uğultu yükselir, sonra kendi küçük beyaz tahtalarında problem çözerken tekrar azalır. Musallam, sürekli olarak sınıf içinde dolaşarak yönergeler verir; "Cevabı masana yaz!", "Şimdi sizden cevabı mesaj atmanızı istiyorum", "Buradaki cevaplar içinde en saçma olanı hangisi?"
Öğrenciler grup halinde çalışır ve bir soruları olduğunda onu yanlarına çağırırlar. Elinde iPad'iyle gelir, sesini ve yazdıklarını iPad'e kaydederek hemen sınıf web sitesine yükler, bu sayede diğer öğrenciler de aynı anda açıklamalardan faydalanabilirler. Musallam, "Bu, öğretimin başka bir şeklidir. Bu yolla, ortak bir soruyla ilgili açıklama yapmam gerektiğinde herkes buna erişebiliyor. Gruplar arasında dolaşırken, aynı cevabı defalarca tekrarlamak zorunda kalmıyorum. Diğerlerinin çalışmasını bölmek yerine, konuyu bu şekilde açıklayabiliyorum, öğrenciler de gerek duyarlarsa, çektiğim videoyu izleyebiliyorlar. Ortak soruları görmeleri için de çevrimiçi öğreticilere bakmalarını söylerim" diyor.
Ders süresince öğrencilerden, çoktan seçmeli kısa testi yapmalarını ve cevaplarını cep telefonlarındaki oylama ortamına göndermelerini istiyor. Öğrencilerin oyları anında Musallam'ın dizüstü bilgisayarına bağlı projeksiyon cihazında görüntüleniyor. "Kilit nokta bu," diyor Musallam, "çünkü en fazla oyu alan cevapları görmek, öğrenciler üzerinde büyük bir etki yaratıyor. Hepsi, üzerinde A, B, C veya D yazan not kartlarını havaya kaldırsalar, 'çeldiriciler' bu kadar güçlü olmazdı" diyor. "Ayrıca bu, deneyimi daha aracısız ve hızlı hale getirir. Öğrenme deneyiminin mümkün olduğu kadar zengin ve görsel olmasını istiyorum. Öğrencilerin, öğrendiklerini sadece bilmelerini değil, görmelerini de istiyorum."
Musallam, mobil cihazların dersleri neden ve nasıl renklendireceğiyle ilgili uzun, sıkıcı nedenler sıralayabilir. "Veri entegrasyonu o kadar zengin, öğrenme deneyimi o kadar dinamik olmaz, bilişsel çalışma daha fazla olur"diyor. "Fakat öğrencilerin hepsinde cep telefonu olsa ve anında testler için kullansalar da sınıf etkinliklerinde cep telefonsuz da bir o kadar kendilerini kaptıracakları açıktır; cep telefonu kullandıkları veya anında katıldıkları oylamaların sonuçlarını gördükleri gerçeğine odaklanmaları gerekmez. Gözleri kulakları Musallam'dadır.
Musallam'ın sınıfını ilginç bir örnek durum çalışması yapan, onun öğretim uygulamasının belirli bir yönteme dayanmasıdır: Harvard Profesörü Eric Mazur, ayna etkili akran eğitimi ve sorgulama tabanlı öğrenme uyguluyor. Videolar ve anketler bunu desteklemeye yardımcı oluyor. "Bunu, araştırmaya dayalı akran öğretimi bağlamında kullanıyorum. İsimsiz geri bildirim almak harika! Ayrıca, öğrenciler tüm bilgileri özetlenmiş olarak görüyorlar," diyor. "Bazen eğlenceli etkisini kaybetse de genellikle, daha verimli ve anlamlı. Sınıfı daha büyük bir yer gibi hissettiriyor."
Kipp San Francisco Bay Academy'de çalışan yedinci sınıf tarih öğretmeni James Sanders da cep telefonunun modern atölye derslerinde araç olarak kullanılmasıyla ilgili benzetme yapıyor: İşleri çok daha fazla kolaylaştırıyor.
Tarih sınıfındaki her öğrencinin Google Chromebook'u olmasına karşın, sadece yüzde 60'ında onun "daha akıllı" dediği telefonlar ve birçoğunda iPod Touch var. Bu nedenle Musallam, öğrencileri üç veya dört kişilik gruplar halinde çalıştırıyor. Hem çoktan seçmeli hem de kısa cevaplı testler için gerçek zamanlı oylama sonuçlarını gösteren Socrative adlı uygulamayı kullanarak, dersin sonunda öğrencilerin o gün öğrenilen konuyu genel olarak anlayıp anlamadıklarını görmek üzere belirli sorulara cevap vermelerini istiyor.
Fakat dünya tarihi gibi konularda ve "Bir veya iki cümleyle Aztek İmparatorluğunun neden çöktüğünü yazın" gibi zor sorularda öğrenciler ne kadar iyi öğrendiklerini sadece birkaç cümleyle nasıl gösterebilirler! "Karmaşık kavramları kısa ve öz paragraflar yazarak açıklamak inanılmaz derecede etkilidir" diyor Sanders ve "sınıf ayrıca bu kısa oylamalara ek olarak, tarihi karakterlerle ilgili araştırma makaleleri ve projeler üzerinde çalışıyor" diye ekliyor.
"Araç aynı zamanda öğrencilerin birbirlerinin cevaplarını okumalarına olanak veriyor, bu da 'daha derin analiz düzeyi' sağlıyor" diyor. "Cevaplarını kâğıda yazarak vermelerini isteyebilirim, kendim gözden geçiririm ve sonra derste vurgulamak üzere bir veya ikisini seçebilirim, fakat bu araçlara sahip olmanın amacı, öğretmen olarak becerilerimizi artırmak. Bir soruyu 30 öğrenciye sorabilmek ve anında cevap almak, öğrencilerin bireysel olarak cevap vermelerini beklemeye göre, öğrenme sürecini çok hızlandırıyor."
Değer mi?
Cep telefonu ve mobil cihazları sorunsuz bir şekilde derse entegre edebilen her öğretmene karşılık, dönüşümü o kadar kolay görmeyen bir başka öğretmen var. Kentucky, Louisville'de bulunan Fern Creek Traditional High School'da İngilizce ve dijital medya öğretmenliği yapan Paul Barnwell, sekizinci sınıfa verdiği bir derste, sınıfta cep telefonu kullanmayı bırakmaya karar verdi. Barnwell okul politikasına karşı çıkarak, çoktan seçmeli ve açık uçlu sorular için grup cevaplarını cep telefonları ya da web aracılığıyla ölçme sistemi olan Poll Everywhere'i kullandı. O zaman öğrencilerin dörtte üçünde cep telefonu vardı.
"Öğrenciler tabu cihazları kullanmak için desteklendiler ve birkaç denemeden sonra cevaplarını nasıl göndereceklerini hemen anladılar. Cevaplar projeksiyon ekranında göründüğü için katılım unsuru yüksekti." Fakat cep telefonu olmayan veya mesaj gönderemeyenleri dahil etmediği için rahatsızdı. " 'Sınıfın soytarıları'ndan bazıları anketin anonimliğinden faydalanarak, mesajlarında uygun olmayan ifadeler kullandılar. Ben de zaman harcamaya ve sıkıntıya değmediğine karar verdim" diyor.
Barnwell, öğrencilerin ortak bir adrese bilgi Tweet'lemelerine izin verme fikrinden de hoşlanmıyor; "en verimli yöntemi sunan" bir uygulamayı henüz bulamadı. "Fakat aramıyorum da," diyor ve mevcut sınıfında 10 adet masaüstü bilgisayar olduğu için öğrencilerin bunları araştırma projelerinde kullanabildiklerini ve çevrimiçi olarak bilgiye ulaşabildiklerini ekliyor. Barnwell gene de cep telefonlarından tamamen vazgeçmedi. "Yüksek düzeyli düşünmenin teşvik edilmesini ve daha fazla katılımı sağlayacak bir ders planlayabilirsem tekrar cep telefonlarını deneyebilirim" diyor. "Oylama yapma ve diğer basit kullanımlara göre, bu noktada çok az fayda görüyorum. Ergenlik çağındaki birçok gencin Twitter'ı düşüncesizce hatta agresif bir şekilde kullanmasına dayanamıyorum."
Dijital vatandaşlığı öğretmek
Okulda çocukların cep telefonunu uygun olmayan davranışlar için kullanması ender rastlanan bir durum değildir. Fakat bazıları, öğrenciler bu cihazları okulda yanlış kullandığında, öğretmenlerin devreye girmesi gerektiğine inanırlar. "Çocuklara dünyayla nasıl etkileşim içine gireceklerini öğretmek eğitimciler olarak bizim sorumluluğumuz" diyor Sanders. "Kişiler arası iletişim inanılmaz derecede değerli."
Ramsey Musallam'ın öğretmenlik yaptığı Sacred Heart, sosyal politikalarını düzenlemeye çalıştığı için, okulun cep telefonuyla ilgili politikası da değişiyor. "Şu anda öğretmenleri söylemedikçe öğrenciler cep telefonlarını kullanamıyorlar, fakat bu durum dönüşüyor" diyor okul müdürü Gary Cannon. Öğrenciler cep telefonlarını fotoğraf çekmek için kullanıyorlarsa öğretmenler tarafından uyarılıyorlar. Personel, cep telefonunun sadece bir araç olduğunu çok iyi biliyor. Twitter ve mesajlaşma, sadece koridorlarda ve yemek salonlarında neler olabileceğini söylemek veya yapmak için kullanılan araçlar.
"Zor olan, onlara dijital ayak izi duygusunu vermek" diyor Cannon. Musallam için ise bu, eğitimci olarak işinin tamamı. "Öğrencilerime hizmet etmek için buradayım" diyor. "Cep telefonlarını anlamlı bir şekilde kullanma şansımız varsa, bunu yapacağım."
Kaynak: http://blogs.kqed.org/mindshift